Egzotik ve tropikal bir tatil rotası: Akdeniz

İşCep
3 min readJan 10, 2023

--

Akdeniz denince aklımıza ülkemizin harika sahilleri, masmavi bir deniz ve turizm geliyor. Tüm bunlar arasında konuşmayı atladığımız belki de en önemli şey, Akdeniz’in giderek daha fazla tropikalleşmeye başlaması. Tropikal kelimesi her ne kadar egzotik bir yer çağrışımı yapsa da, bu aslında küresel iklim değişikliğinin Akdeniz’de sebep olduğu bir olumsuzluğu tasvir ediyor. Her denizde olduğu gibi Akdeniz’in de kendisine özgü bir canlı yaşamı yani ekosistemi var. Bugün herhangi bir balıkçıda Akdeniz ibareli bir balık görmüyor olmamız bu gerçeği değiştirmiyor. Üstelik küresel iklim değişikliği sadece balıkları değil, deniz tabanındaki bitki örtüsü de dâhil olmak üzere birçok etmeni olumsuz anlamda etkiliyor.

Görsel: Unsplash

Dünya küresel iklim değişikliğinin etkilerini yaşamaya devam ederken, Akdeniz diğer denizlerden daha hızlı ısındı. WWF’in yaptığı bir araştırma, Akdeniz’in ortalamanın %20 üzerinde ısındığını söylüyor. Bunun sonucunda denizin tuzluluk oranı daha fazla artıyor. Akdeniz’in daha güneyinde yaşayan tropikal türler kuzeye doğru göç etmeye ve eskiden daha soğuk olan bu ortama yerleşmeye başladıkça, bu durum Akdeniz’de bulunan deniz yaşamında dramatik bir değişikliğe yol açıyor.

En belirgin değişiklikler balık popülasyonlarında görülüyor. Toplamda bin civarında yeni gelen istilacı tür arasından yüz yirmi altı tanesini farklı balıklar oluşturuyor. Doğal işleyiş gereği bu yeni türler, orada daha önce bulunan yerel türleri yok ediyor ya da oradan uzaklaşmalarını sağlıyor. Bu yüzden “istilacı türler” tanımı yapılıyor. Artık her yıl daha fazla sayıda, daha önce görülmemiş zehirli balık haberlerini görmeye başladık. Besin zincirinin bozulması, bu etki zincirindeki bir diğer adım. Bunun sonucu olarak denizanalarının sayıları artıyor. Bugün yavaş yavaş alanını genişletmeye başlayan bu istilacı türlerden zehirli olanları, yakın gelecekte favori tatil rotası olan yerlerin bir anıya dönüşmesine neden olabilir. Üstelik bu etkiyi Ege, Marmara ve Karadeniz hattında görmeye başlamamız asla sürpriz olmayacaktır. Çünkü dünyamızın her bir parçası, bir diğeriyle derinden bağlara sahip.

Görsel: Unsplash

Dünyamızın su kaynakları sadece balıklar ve denizanaları gibi türlere ev sahipliği yapmıyor. Yazının başında bahsettiğimiz gibi birçok bitki türü, varlığını bu su kaynaklarına borçlu. Suların ısınması ve deniz seviyesinin yükselmesi, deniz çayırlarının (Posidonia) varlığını tehdit ediyor. Bu çayırların aslında pek fazla bilinmeyen ama çok önemli bir görevi daha var: karbon emisyonunu dengelemek. Posidonia çayırlarının, Akdeniz’e komşu ülkelerin neden olduğu karbon emisyonunun %11-%42’sini depoladığı belirtiliyor. Coğrafyayı düşündüğünüzde, bu çayırların dünyamız için ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. Bu çayırların yaptığı görevi yerine getirmek için insanlığın elinde bir alternatif henüz yok.

Görsel: Unsplash

Küresel ısınmanın ekosistem üzerinde yarattığı zincirleme etkilerde daha yerel balıkçılığa sıra gelmedi. Ama bu hâliyle bile oldukça endişe verici. Tüm bunlar, gelecekte yaşanacak bir senaryo değil, şu an yaşanıyor. Akdeniz havzası, kendi kimliğini kaybederek tropikal bir hâle bürünüyor. Ticaretle, savaşlarla ve kültürel etkileşimle binlerce yıllık insanlık tarihinde derin etkileri olan Akdenizli olma tanımının değişmeye başladığını söyleyebiliriz. Bu değişimi durdurmak için birlikte adım atmamız gerekiyor. Küresel iklim değişikliği krizinde hiçbir ülke, kurum ya da kişi tek başına sorunun kaynağı olmadığı gibi, çözümün de kaynağı olamaz. Bu konuya daha fazla dikkat çekerek, kurumlardan daha fazla çevre dostu adımlar atmasını isteyerek, Akdeniz’in ve dünyamızın krizden kurtulması için bir ışık yakabiliriz. Siz de bu konudaki araştırmayı incelemek ve daha fazla bilgiye sahip olmak için WWF’in yayımladığı raporu okuyabilirsiniz.

--

--

İşCep

Dijital dünyanın öne çıkan gelişmelerini takip edebileceğiniz İşCep resmi Medium sayfasıdır. İşCep hakkında bilgi için; www.isbank.com.tr